Voyager Uzay Araçları: NASA’nın İkiz Misyonu
NASA’nın heyecan verici Voyager misyonları, 1977 yazında Florida’nın Cape Canaveral bölgesinden iki farklı ay yüzeyine doğru yola çıktı. İlk hedefleri, Jüpiter ve Satürn gezegenlerini incelemekti. Ayrıca, Satürn’ün etkileyici halkalarını ve iki gezegenin uydularını yakından incelemek amacıyla tasarlanmışlardı. Bu uzay araçları ilk etapta beş yıl boyunca görev yapacak şekilde planlanmıştı. Ancak misyonları geliştikçe ve tüm hedefler başarıyla tamamlandıkça, görev bilim insanları ve mühendisleri için daha çekici hale geldi ve Uranüs ve Neptün gibi iki en uzak dev gezegene ek uçuşlar yapma fırsatı doğdu.
Voyager Uzay Araçlarının Evrimsel Yolculuğu ve Genişleyen Görevler
Bu uzay araçları Güneş sistemi boyunca ilerlerken, uzaktan kontrolle yeniden programlama ile Voyager’lara daha fazla yetenek eklenmeye başlandı. İki gezegenli misyon artık dört gezegeni kapsıyor ve başlangıçta planlanan beş yıllık ömürleri on iki yıla çıktı. Şu anda tam kırk dört yaşındalar. Yıllar içinde astronomi bilimine devrim niteliğinde bilgiler getirdiler; güneş sistemi gezegenlerinin kökeni ve evrimi gibi önemli sorunlara ışık tuttular ve aynı zamanda yeni ilginç sorular sordular. Voyager görevleri, dış gezegenlerin özel bir hizalanmasının her 176 yılda bir gerçekleştiği bir fırsatı yakalamayı amaçlıyordu. Voyager 1, ana görevine “Jüpiter ve Satürn” ile başladı ve 5 Mart 1979’da Jüpiter’e ulaştı. Ardından Voyager 2, 12 Kasım 1980’de Jüpiter’den Satürn’e doğru yol aldı.
Yıldızlararası Uzaya Ulaşma ve Tarihi Anlar
Voyager 1 ve Voyager 2, uzaya farklı hedeflerle fırlatıldılar. Voyager 1’in rotası, büyük uydusu Titan’a ve Satürn’ün gizemli halkalarının arkasına doğru büküldü. Bu, uzay aracının yolunu ecliptic düzleminden – yani çoğu gezegenin Güneş etrafındaki yörüngesinin olduğu düzlem – kuzeye doğru değiştirmek üzere tasarlandı.
Voyager 2 ise Satürn’e yolculuk etmeyi hedefliyordu ve bu nedenle otomatik olarak Uranüs’ün yönüne yönlendirildi. İkinci Voyager, başarılı bir şekilde Satürn’e ulaştıktan sonra, Uranüs’e doğru ilerlemeyi sürdürebileceğini gösterdi. NASA, bu büyük keşifleri finanse etmek için ek kaynaklar sağladı ve Jet Propulsion Laboratory (JPL) ekibine Uranüs’e doğru yola çıkmaları için yeşil ışık yaktı.
Voyager 2, 24 Ocak 1986’da Uranüs’e ulaştığında, bilim insanları Dünya’ya gezegenin gizemlerini açığa çıkaran büyük veriler göndermeye başladılar. Bu, Uranüs ve uyduları hakkında daha fazla bilgi edinmemize olanak tanıdı. Aynı şekilde, Uranüs’ün karanlık halkaları ve manyetik alanı hakkında da önemli gözlemler yapıldı.
Ancak Voyager 1 de unutulmamalıdır. 25 Ağustos 2012’de, heliosferi geçerek yıldızlararası uzaya adım atan Voyager 1, insan yapımı bir uzay aracı olarak tarihe geçti. Bu, insanlığın sınırları aşma ve evreni keşfetme arzusunun bir başka büyük adımıydı.
Mesaj
Şimdiye kadar, çalışmanın teknik detayları, misyonun amacı ve tarihleri hakkında konuştuk. Peki, bizi heyecanlandıran, duygulandıran ve bilimin geleceğine tanıklık etmesine izin veren en önemli ek olan altın plaktaki mesajlardan konuşalım.
Altın plak ve mesaj
Altın plak ve mesaj, bu misyonun belki de en duygusal ve ilgi çekici yönlerinden birini temsil ediyor. Üst sol köşede, hızla tanınabilen bir gramofon plağı çizimi ve onunla uyumlu bir iğne bulunuyor. Bu iğne, kaydı tekrar çalmak için doğru konumda. Çizim ayrıca, kaydın dışarıdan içeri doğru çalınması gerektiğini gösteriyor. Altında, kaydın yan görünümü ve iğnesi, bir kaydın bir tarafının çalma süresini belirleyen ikili bir sayı ile gösteriliyor – yaklaşık bir saat.
Yıldızlara İnsanlık Mesajı ve Plaktaki İçerik
Plaktaki içerikler, Carl Sagan tarafından başkanlık edilen bir komite tarafından seçildi. Bu içerikler arasında rüzgar, gök gürültüsü ve hayvan sesleri gibi çeşitli doğal sesler de yer alıyor. Ayrıca, farklı kültürlerden ve dönemlerden müzikler, 55 farklı dilde seslendirilmiş dilekler ve selamlamalar bulunuyor. Bu çeşitlilik içinde Türkçe de yer alıyor. Ayrıca, ABD Başkanı Jimmy Carter ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt Wilhelm’in yazılı mesajları da plağa eklenmiştir.
Çeşitlilik ve Bilimin Evrensel Dilinde Mesaj
İlk görüntüler, matematiksel ve fiziksel nicelikleri, güneş sistemi ve gezegenleri, DNA, insan anatomisi ve üreme gibi bilimsel içeriğe sahipti. Fotoğraflar aynı zamanda yiyecekler, mimari eserler, insan portreleri ve günlük yaşamı gösterdi. Ölçüm birimleri, uzayın her köşesinde aynı tutarlılıkla kullanılan fiziksel nicelikleri yansıtıyordu. Uzay aracının plağında, evrenin ortak dili olan “BİLİM” yazıyordu. Bilim, her yerde geçerli tek dildi. İnsanlık, farklı medeniyetlerle iletişim kurmak ve varlığını duyurmak istiyordu. Voyager görevleri, bu nedenle olağanüstü bir öneme sahipti.
Yıldızlara giden Türkçe Mesaj
Altın plakta Türkçe ifadeler olduğunu söyledik, ancak bu ifadeler nelerdi? “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayır olsun.” ifadeleri dahil edilmiştir. Bu ifadeleri seslendiren kişi, Prof. Dr. Peten Ian Kuniholm, kaydın nasıl yapıldığına dair şu şekilde açıklama yapmıştır; “1960’larda Robert Koleji’nde İngilizce öğretiyordum. O zamanlar Behçet Kemal Çağlar, okuldaki bir edebiyat öğretmeniydi. Behçet Kemal Çağlar’ın her sabah beni nasıl selamladığına dair bir Türkçe kaydı yaptım.” Kısacası, şu anda uzayda dilimize ait bir selam var ve gün geçtikçe bizden uzaklaşıyor.
Voyager ne kadar ileri gidiyor? Görevi ne zaman sona ereceği bilinmiyor, ancak açık bir gerçek var; Bilim evrensel bir mesajdır. Ve bu mesaj sonsuzlukta yankılanır…
Bir sonraki yazılarda buluşana kadar gökyüzüne bakmanızı dilerim, ve sizleri Voyager’ın dünyaya gönderdiği eşsiz görüntülerle baş başa bırakıyorum. Forty Two orijinal uzay serisi.
Bir yanıt yazın