Merhaba meraklı beyinler! Bir fincan kahve alın ve yerleşin, çünkü kediler, parazitler ve insan zihni dünyasında çılgın bir yolculuğa çıkmak üzereyiz.
Şunu hayal edin: Kanepeye kıvrılmışsınız, tüylü kedi dostunuz yanınızda memnuniyetle mırıldanıyor. Saf ev mutluluğunun bir sahnesi, değil mi? Peki ya size bu sevimli tüy yumağının ruh sağlığınızı potansiyel olarak etkileyebilecek bir sır saklıyor olabileceğini söylesem? Merak mı ettiniz? Hadi yapılan bir araştırmaya yakından bakalım!
Schizophrenia Bulletin’de yayınlanan yeni bir meta-analiz, bilim camiasını oldukça şaşırtıcı bulgularla çalkaladı. Araştırmacılar, yaşamın erken dönemlerinde kedilere maruz kalmanın şizofreni ile ilişkili bozukluklara yakalanma riskini potansiyel olarak iki katına çıkarabileceğini keşfetti. Şimdi, kedinize şüpheyle bakmaya başlamadan önce, bunu açıklayalım.
Queensland Ruh Sağlığı Araştırma Merkezi’ndeki parlak beyinler tarafından yürütülen çalışmada, 44 yıl ve 11 ülkeyi kapsayan 17 çalışmadan elde edilen veriler analiz edildi. Bu çok fazla kedi verisi demek. Kedi sahipliği ile şizofreni ile ilişkili bozuklukları yaşama olasılığının artması arasında anlamlı bir ilişki bulunuyor. (Kedilere bayılan benim için bu araştırma yok niteliğinde 😡)
Ama durun, dahası da var! Mikroskobik düşmanımızı tanıttığımızda olay daha da karmaşıklaşıyor: Toxoplasma gondii. Bu sinsi küçük parazit yıllardır bilimsel araştırmaların gölgesinde gizlenmekte ve çoğu hayvana ve kuşa bulaşma yeteneğiyle bilinmektedir. Ancak işin can alıcı noktası şu: sadece kedilerde cinsel yolla üreyebiliyor. Seçici olmaktan bahsediyoruz!
Şimdi, “Bu küçük baş belası kedi dostlarımızdan bize nasıl ulaşıyor?” diye merak ediyor olabilirsiniz. Şey, düşündüğünüz kadar dramatik değil. Kedilerin zihnimizi kontrol etmesinden bahsetmiyoruz (bu harika bir bilimkurgu filmi olurdu). Bunun yerine, insanlar çeşitli yollarla enfekte olabilirler:
- Az pişmiş et yemek (orta pişmiş sevenler, dikkat!)
- Kedi dışkısıyla kirlenmiş yiyecek veya su tüketmek (iğrenç!)
- Nadir durumlarda, hamilelik sırasında anneden fetüse bulaşma
Çoğu sağlıklı birey için T. gondii bir kedi yavrusunun miyavlaması kadar tehdit edicidir.
Ancak bağışıklık sistemi zayıf olanlar veya hamile kadınlar için ciddi riskler oluşturabilir. İşin ilginç olduğu nokta ise şu: Araştırmalar bu parazitin şizofreni riskini artırabileceğini öne sürüyor.
Ama nasıl diye soruyorsunuz? T. gondii’nin oldukça gezgin olduğu ortaya çıktı. İnsan vücuduna girdikten sonra beyne doğru yol alabilir ve orada yerleşebilir. Orada nörotransmitterlerimiz ve bağışıklık tepkilerimizle oynamaya başlayabilir. Bu, sinirsel yollarınızı yeniden dekore eden küçük, davetsiz bir misafiriniz olması gibi bir şey!
Şimdi, kedisiz bir gelecek planlamaya başlamadan önce, biraz frene basalım. Çalışma, kedilere maruz kalan bireylerin şizofreni geliştirme olasılığının yaklaşık iki kat daha fazla olduğunu ortaya koysa da, korelasyonun nedenselliğe eşit olmadığını unutmamak çok önemlidir. Başka bir deyişle, bir bağlantı olması, kedinizin beyninizi yeniden şekillendirmeyi planladığı anlamına gelmez.
Araştırmacıların kendileri de bu karmaşık ilişkiyi gerçekten anlamak için daha yüksek kaliteli çalışmalara ihtiyaç olduğunu kabul ediyor. Sonuçta, ruh sağlığı dünyası bir kedinin gece yarısı zumlamaları kadar gizemlidir.
Peki, bir kedi sever bu bilgiyle ne yapmalı? Her şeyden önce panik yapmayın! Bu araştırma çok daha büyük bir bulmacanın sadece bir parçası. Sevgili evcil hayvanınızı yeniden evinize almanız ya da kedilerden sonsuza dek vazgeçmeniz için bir neden değildir. Bunun yerine, bunu meraklı olmak, sorular sormak ve bu büyüleyici alanda daha fazla araştırma yapılmasını desteklemek için bir davet olarak düşünün.
Bu arada, olası riskleri en aza indirmek için atabileceğiniz bazı basit adımlar vardır:
- T. gondii’ye maruz kalmalarını azaltmak için kedinizi kapalı alanda tutun
- Kum kabını her gün temizleyin (üzgünüm, artık mazeret yok!)
- Çiğ et veya bahçe işleriyle uğraştıktan sonra ellerinizi iyice yıkayın
- Olası parazitleri öldürmek için eti iyice pişirin
Unutmayın, insanlar ve kediler arasındaki bağ çok eski ve derindir. Antik Mısır’ın saygı duyulan kedigillerinden günümüzün Instagram ünlüsü kediciklerine kadar, kediler binlerce yıldır yoldaşımız, sırdaşımız ve zaman zaman klavyemizi engelleyen yaramazlar olmuştur.
Zihnin ve kedi dostlarımızın gizemlerini çözmeye devam ederken, bir şey çok açık: dünya, içinde kediler varken çok daha ilginç bir yer. Öyleyse, devam edin ve tüylü dostunuzun kulaklarının arkasını bu gece fazladan kaşıyın. Ne de olsa, beyninizi parmak uçlarında tutuyor olabilirler!
Ve kim bilir? Belki bir gün kedilerin aslında bizi daha da tuhaf bir beyin parazitinden koruduğunu keşfederiz. Bu arada, zihninizi açık, kum kabınızı temiz ve merak duygunuzu sağlam tutun. Sağlıklı günler dilerim!
Kediye maruz kalma ve şizofreni riskine ilişkin araştırma bulguları hakkında sık sorulan sorular 🐈
Bu ilişkinin arkasında önerilen mekanizma nedir?
- Çalışmalar, kedilerin insanlara bulaştırabildiği Toxoplasma gondii parazitinin rolüne işaret etmektedir. T. gondii’nin beyne sızdığı ve şizofrenide rol oynayan nörotransmitterleri etkilediği gösterilmiştir. Ancak, parazitin kesin rolünü doğrulamak için hala daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Nedensellik için kanıtlar ne kadar güçlü?
- Bugüne kadar yapılan çalışmalar gözlemseldir ve nedenselliği kanıtlayamaz. Daha iyi kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır. Meta-analiz bir ilişki bulmuştur, ancak genetik ve çevre gibi faktörler de sonuçları etkileyebilir. Tüm değişkenleri kontrol eden daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Tüm kediler aynı düzeyde risk taşır mı?
- Hayır, bir kedinin yaşam tarzı ve sağlık durumu gibi faktörler potansiyel parazit bulaşma riskini etkileyebilir. Temiz ortamlardaki kapalı kediler, açık hava/vahşi kedilere göre daha az risk oluşturmaktadır. Herhangi bir kediden kaynaklanan ısırık yaralanmaları, yalnızca gündelik temastan daha yüksek risk taşıyabilir.
Hangi yaş grupları en savunmasız görünüyor?
- Doğum öncesi ve çocukluk gibi beyin gelişiminin kritik dönemlerinde maruz kalma, bazı çalışmalarda daha güçlü ilişkiler gösteriyor gibi görünmektedir. Ancak meta-analiz, tipik şizofreni başlangıcı pencerelerini yakalamak için 25 yaşına kadar olan maruziyete bakmıştır. Hassas dönemleri kesin olarak belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Uzmanlar endişeli kedi sahiplerine ne gibi tavsiyelerde bulunuyor?
- Araştırma henüz yeni olsa da, iyi hijyen, ısırıklardan/çiziklerden kaçınma ve rutin veteriner bakımı gibi sağduyulu önlemler, daha fazlası anlaşılana kadar olası riskleri en aza indirmeye yardımcı olabilir. Çoğu kedi sahibi ve ailesi için genel risk çok küçük görünmektedir. Daha fazla araştırma, belirli risk bağlamlarına ilişkin anlayışımızı zaman içinde geliştirebilir.
Kaynak: John J McGrath, Carmen C W Lim, Sukanta Saha, Cat Ownership and Schizophrenia-Related Disorders and Psychotic-Like Experiences: A Systematic Review and Meta-Analysis, Schizophrenia Bulletin, Volume 50, Issue 3, May 2024, Pages 489–495, https://doi.org/10.1093/schbul/sbad168
Yorumlar (4)
Nesslisays:
Ekim 2, 2024 at 1:10 pmBurada akılda tutulması gereken bazı önemli noktalar vardır, örneğin 17 çalışmanın 15’inin vaka-kontrol çalışması olduğu gerçeği. Bu tür araştırmalar neden ve sonucu kanıtlayamaz ve genellikle hem maruziyeti hem de sonucu etkilemiş olabilecek şeylere bakmaz.
İncelenen çalışmaların bir kısmı düşük kalitededir ve bu da yazarların vurguladığı bir husustur.
Bulgular çalışmalar arasında tutarsızdı, ancak daha yüksek kalitede olanlar, düzeltilmemiş modellerdeki ilişkilerin sonuçları etkileyebilecek faktörlerden kaynaklanabileceğini öne sürdü.
cartersays:
Ekim 2, 2024 at 6:52 pmKesinlikle, bu nedenselliği olmayan bir veri noktası. Belki de şizofreni hastaları kedileri çok seviyordur.
Nesslisays:
Ekim 2, 2024 at 7:12 pmAynen öyle. Ancak ne yazık ki, yeterli sayıda insan korelasyonun nedenselliğe eşit olmadığını anlamıyor. Daha az insan başlığın ötesini okuyor.
En sevdiğim korelasyonun nedenselliğe eşit olmadığı örneklerinden biri şudur: dondurma satışları ile silah şiddeti arasında pozitif bir korelasyon vardır.
Dediğiniz gibi, şizofrenler kedileri seviyor olabilir. Bir adım daha ileri gidebilirim… Kedilerim olmadan önce, kedilerin sizi şu ya da bu şekilde umursamayan, ilgisiz yaratıklar olduğu yanılgısına kapılmıştım. Onlara sahip olduğumdan beri, onların karmaşık yaratıklar olduğunu öğrendim… daha çok insanlara benziyorlar. Köpeklerin aksine onların güvenini kazanmak zorundasınız. Belki de toplumdan soyutlanmış şizofrenler, kedilerle kurdukları karmaşık ilişki sayesinde sosyal ihtiyaçlarını karşılıyorlardır.
Aslısays:
Ekim 3, 2024 at 9:51 pmYazılarınız harika gerçekten. Her gün yeni yazılarınızı heyecanla beklediğimi söylemeliyim. Farklı konularda çok farklı bir anlatım tarzıyla paylaştığınız içerikler bence çok güzel. Kalitenizi bozmadan devam etmenizi diliyorum. İyi günler. 🙂